İnsanlar neden alkışlar?

Cannes Film Festivali’nde bazı filmler 10 dakikadan uzun süre ayakta alkışlanabiliyor. O kadar ki, 2006’da Pan’ın Labirenti filmi festivalde gösterildiğinde seyirciler 22 dakika ayakta alkışlamışlardı.

Ben de kızımdan zamanlayıcıyı kurmasını isteyerek Cannes alkışını denemeye çalıştım.

Saniyeler geçerken “Baba, niye bunu yapıyoruz?” diye soran kızıma da, “Bilim için” yanıtını verdim.

60 saniye sonra, “Kolaymış, ben bunu sonsuza kadar yapabilirim” diye düşünürken, bir süre sonra aklıma bazı sorular düştü:

Sahi ya, neden alkışlama ihtiyacı duyarız?

İnsanlar neden en başta bir şeyi ya da birini takdir etmek için avuçlarını birbirine vurmaya başladı? Başka hayvanlar da alkışlıyor mu?

Neden Cannes izleyicileri, ya da bizler, korna çalmak, ıslık çalmak veya başka bir davranışta bulunmak yerine alkışlamayı tercih ediyoruz?

Psikolog Alan Crawley, Homo Sapienslerin (modern insan) çok eski tarihlerde alkışlamaya başladığını savunuyor.

2023’te bu konuda yazdığı makalede, sözlü dil yokken atalarımızın avcıların yaklaştığını haber vermek için, bazılarının da oyun için, ya da rakiplerini rahatsız hissettirmek için alkış sesi çıkardığını ortaya koydu.

Günümüzde de bazı primatların uzaktakilerle iletişim kurmak ya da akranlarının dikkatini çekmek için alkışlarını kullandığını görüyoruz.

Suyun altındaki boz foklar da gücünü ve baskınlığını göstermek için ellerini çırpıyor.

TARİHTE NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?

Bir performansı beğendiğini göstermek için alkışlama davranışı ne zaman ortaya çıktı tam olarak bilinmiyor.

İncil’de birkaç kez ibadet için veya sevinildiğini göstermek için alkıştan bahsediliyor.

Antik Mısır’da da bu amaçla insanların ellerini çırptığı düşünülebilir.

Ancak görünen o ki, tiyatro oyunlarının ya da konuşmaların alkışlanması, ancak Antik Roma dönemine gelindiğinde ortaya çıktı.

Antik Roma liderlerinin gözünde alkışlar, aynı sosyal medyada alınan beğenilerin sayısı ya da beğeni anketleri gibi, popülerliğin hesaplanabilmesine yardım eden, duyulabilir bir ölçüm aracıydı.

İmparator (Tiberius) Nero’nun tiyatro sahnesindeki performanslar sonrası alkışlamaları için 5 bin askere para dağıttığı biliniyor.

1500’lü yıllarda Fransız bir şairin dinleyicilere şiddetli bir alkış için bedava bilet teklif etmesi ile, kiralık alkışlayıcı kavramı geri döndü.

Bu profesyonel paralı alkışlayıcılar ülkede iki yüzyıl boyunca da pek çok performansa katılarak seyircilerin coşkulu alkışlarına liderlik ettiler.

Güncelleme: 4 dakikadır alkışlıyorum ve mesleğimi bile unuttum. Ellerim acıyor ve evlilik yüzlüğümü çıkarmamış olduğum için pişmanlık duyuyorum. Nicole Kidman’ın Oscar törenlerinden birinde fok gibi ellerini çırptığı için dalga konusu olduğunu hatırladım. Sonradan alkışlarken yüzüğünün parmaklarını acıtmaması için bu hareketi yaptığını söylemişti. Çok akıllıca.

Alkışlamak oldukça basit bir eylem.

Araştırmalar bebeklerin ancak bir yaşında kasıtlı olarak alkışlayacak koordinasyona eriştiğini gösteriyor. Çocuklar ise kolaylıkla alkış tutabiliyor.

Şiir okumalarındaki parmak şıklatma gibi davranışlara göre daha kolay. Bu nedenle farklı kültürler arasında yaygın.

Elleri çırparak fazla güç sarf etmeden yüksek ses çıkarmak mümkün.

Crawley’e göre alkış, sesimizi kullanmadan çıkarabildiğimiz en yüksek akustik güce sahip.

Mesela ellerinizle uyluklarınıza veya bedeninizdeki başka bir yere vurduğunuzda, gürültü-ses gücü oranı daha az olur.

Son olarak alkışlamak, bağırmak, haykırmak ya da korna çalmakla karşılaştırdığımızda, toplumda çok daha fazla kabul görüyor.

Belki operada “bravo” ya da “brava” diye bağıranlara hoşgörü gösterilebilir ancak alkışlamak, hem nazik ve yormayan, hem de coşkulu ve uzunca bir süre devam ettirilebilen bir davranış.

Güncelleme: Alkışlamaya başlayalı 5 dakika oldu ve aklım oradan oraya gidiyor. Meğer oyuncu Adam Driver da 2021 Cannes Film Festivali’ndeki alkış gösterisinin tam bu dakikalarında bir sigara yakmış. Ben ona uymadım: Sigara sağlığa zararlıdır!

Bazı araştırmacılar, alkışın beğeni gösterisi olmanın yanında başka amaçlar da taşıdığını öne sürüyor.

Mesela izleyiciler, bir ritüel etkinlik sırasında belli geçişlerde özellikle alkış tutuyorlar.

Maçlarda ulusal marşlardan sonra alkışladıklarında, “Tamam, artık biraz da spor!” mesajını veriyorlar örneğin.

Alkışların toplumsal bağları kuvvetlendirdiği anlar da var.

Örneğin İngiltere’de Covid pandemisi sırasında günün belli saatlerinde sağlık çalışanlarına destek için düzenli olarak alkış tutuluyordu.

Pandemi nedeniyle birbirlerinden ayrı kalmaya zorlanan insanlar, bu gürültülü kutlama eylemi sayesinde birbirlerine daha çok yaklaşıyorlardı.

Bazı durumlarda ise alkışlar, başkaları tarafından uygun görülmeyebilir.

İngiltere’deki Avam Kamarası’nda alkış, ya da bir klasik müzik konserinde bölümler arasında alkış tutmak, uygun görülmeyen davranışlardan bazıları.

SOSYAL BULAŞMA

Alkışların “sosyal bulaşma” gibi bir etkisi de var.

Yani kalabalıkta küçük bir grup insanın alkışlamaya başlaması sonucu, bir anda mekandaki herkesin bu davranışı taklit ederek alkışlamaya başlayacağını biliriz.

Crawley, “Bazen insanlar bir mesaj iletmek isterler, bazen de kendi tercihleri olmasa da toplumsal baskıdan dolayı alkışlarlar” diye açıklıyor.

2013’te İsveç’te Richard Mann yönetimindeki bir grup araştırmacı, akademik dersler sonrasında ne olduğunu gözlemlediklerinde, alkış başladığında çoğu zaman bir hastalığın bulaşması gibi bu davranışın diğerlerine de yayıldığını ortaya koydular.

Yani özetle biz insanlar neden alkışlıyoruz?

Bu soruya kısa yanıt şu olurdu: Alkışlamak, takdir ettiğimizi ya da bir şeyi beğendiğimizi göstermek, ya da sosyal bağları güçlendirmek için etkili bir ses çıkarma aracı.

Peki bir iki dakikada kalmayıp, alkışı uzattıkça uzatmak niye?

2013’teki araştırması sonrası BBC’ye konuşan Richard Mann, alkışın uzunluğunun, bir performansın niteliği ile bağlantılı olmadığını vurguladı.

Mann, alkışlamaya başlamak için belli bir sosyal baskı olduğu gibi, sonra da biri alkışı durdurana dek devam etme konusunda da benzer bir sosyal baskının ortaya çıktığını söyledi.

Cannes festivallerindeki aşırı uzun süren alkış yağmuru için de, benzer bir sonuç çıkarabiliriz: Kimse, alkışı bitiren kişi olarak görülmek, ya da (sosyal medya çağında olduğumuzu düşünürsek) alkışı bitirdiği sırada videoya çekilmek istemez.

Son güncelleme: 10 dakikadan fazla oldu… Artık ellerimden çıkan ses soyutlaştı ve ona yabancılaşmaya başladım. Cannes’daki 22 dakikalık alkış yağmurunu hatırladım da, acaba akıllarında ne vardı? Sorunun yanıtını bulamadım çünkü ellerim yara olmadan alkışa son vermeye karar verdim. Daha da önemlisi, bu makaleyi yazabilmek için ellerime ihtiyacım vardı. Yine de durmadan alkışladığım en uzun süre buydu. Kızım belki bana burun kıvıracaktır ama, bir alkışı hak etmedim mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir